Eurolegue’de sezonun yarısına geldik, bu bölümde CSKA Moskova’nın üstünlüğü bulunsa da dışarıda Darüşşafaka Doğuş, evlerinde Fenerbahçe
mağlubiyetleri Türk takımlarından çekmeye devam edeceklerinin göstergesidir. En
büyük şoku 2012 yılında Abdi İpekçi’de Galatasaray
karşısında yaşadıklarını hatırlayalım. Toplama baktığımızda normal sezonun
liderliği için en büyük aday durumundalar, elbette Teodosic ve De Colo
ikilisinin performansı böyle devam ederse!.
İlk 8 içinde bitirecek takımlar
belirginleşmeye başladı. Real Madrid
– Panathinaikos – Olympiakos – Fenerbahçe - Baskonia Vitoria – Anadolu Efes - Darüşşafaka
buranın adayları, sürpriz için Daçka
iner Barça çıkar diyebilirim ama
diğerlerinin değişeceğini pek sanmam. Eşleşme için CSKA – Daçka (Barça), RM – A. Efes, FB – Pana, Oly – Baskonia tahminlerim var, finalin bir
kulpuna CSKA tutunurken diğerinde RM veya FB olacağa benziyor.
Bu sene 16 takımlı ligi herkes benimsemiş
gözüküyor. Patron Jordi Bertomeu maç
yoğunluğunu kabul ederken taraftarın oyuncuların antrenman yerine sahada
olmalarını istediğini belirtiyor. Fazla haksız olduğunu söylemek yersiz olur,
mini bir NBA testi yapıldığını düşünürsek ligde ve eurolegue’de final oynayacak
Türk takımı toplamda 82 maça çıkacak ki bu sayının korkunç olduğunu
düşünmüyorum.
Eurolegue tarihinde bu sene oynanan lig sistemi bir ilk olurken başka bir
ilki Türk takımları başarmış durumda; tarihte ilk kez bir şehirden 4 takım yer
alıyor: Efes ve FB direk katılırken, Daçka
wild card ile GS Eurocup şampiyonu olduğu için
otomatikmen yer aldılar. Seneye durum değişiyor, Efes ve FB yerlerini
korurken wild card hiç bir takıma verilmeyecek, Türk takımları Eurocup’ta mücadele etmediği için
katılım ihtimali doğal olarak yok.
İlk 8 dışında kalması neredeyse
garantilenmiş olan Galatasaray’da
işler çıkmaza girmeye başlamış durumda. Geçen seneden kalan yabancılar Vladimir Micov ve Blake Schilb olurken, yerlilerden Sinan Güler ve Göksenin Köksal
ile devam edildi. Sene başında transfer edilen Nenad Krstic her ne kadar ses getiren bir transfer olsa da
sakatlığı devam etmesine müsaade etmedi ve yerine çelimsiz Tibor Pleiss alındı, yanındaki uzun Deon Thompson verimsiz oynayınca, Austin Daye bekleneni karşılayamayınca uzun pozisyonumuz sadece Alexander Tyus’a kaldı ki performansı
vasat civarında seyretti. Forvette geçen seneki yabancılara John Diebler, Emir Preldzic eklendi. Diebler
bazı maçlarda selektör yapsa da bir türlü vites yükseltemedi. Emir ise sudan çıkmış balık gibi,
halbuki daha iyi performanslarını görmüştük! En büyük sorunu oyun kurucu
pozisyonunda yaşadığımız aşikar. Avrupa basketboluna yabancı Russ Smith ile coach kimyasının
uyuşmadığı Justin Dentmon arasında
sıkışıp kaldık, önce kadro dışılar, sonra aflar derken kendimizi her ikisinin
ardından el sallarken bulduk! Russ Smith’in
7 maçtaki görüntüsü çok büyük kayıp olduğunu göstermezken Justin Dentmon’ın 8 maçtaki sahadaki duruşunu kayıp olarak
düşünürüm, sayı lideri olması bir anlamda bu görüşü doğrulamakta. Burada Ergin Ataman’a bir parantez açmak
gerekir. GS taraftarı olduğunu
biliyoruz, ücretinde indirim yapmanı takdir ediyoruz, iddialı takımlarda görev
almak istemeni mantıklı buluyoruz ama kendi seçtiğin oyuncularla yaşadığın
sıkıntı sonucu oyun kurucu pozisyonumuz Sinan’a
kalıyorsa aynaya bakman gerekir. Geçen sene finalde seni nasıl alkışladıysak
şimdi de yermenin vaktidir. Yine de kaybedilmiş çok şey yok, bir an önce
toparlanıp lige konsantre olman, 2 takviyeyle ligi tepede bitirme şansın var ve
kullanmanı bekliyoruz. Şampiyon dahi olsak EL’de
yer alamayacağımıza göre gelecek senenin takımını yapmanı da bekliyoruz. Eğer
umut görüyorsan Can Korkmaz – Ege Arar – Orhan Hacıyeva isimlerinin üzerinde durmanı rica ediyoruz.
Sinan
Güler için bir paragraf açarak yazımızı
sonlandıralım. Tam bir kaptan gibi davranıyor, üzerine kalan oyun kurucu
pozisyonunun karşılığını vermeye gayret ediyor, her şeyden önce takımın geri
kalanına liderlik edip savaşmalarını bekliyor; senin gibisi zor bulunur, umarım
2-3 sene daha sözleşme yapılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder