Uzun zamandır kötü oynadığımız bir Fenerbahçe maçını galip
kapadığımızı görmemiştim. Benzer bir oyunu 22 Aralık 1999 Çarşamba günü Kadıköy’de
izlemiştim. İlk yarıda Hasan ve Marcio ile sürpriz goller bulup 2 farkı
yakalamıştık. Preko’nun yerine giren Boliç ile canlanan rakip bir ara tek
kaleye dönmüştü. O günü hatırlayanlar yoğun yağmuru da anımsayacaklardır.
Bu yılın Aralık ayına dönersek, bizim açımızdan stresli bir
maçtı. Çünkü TT Arena’da daha önce yaptığımız 3 maçın 2’sini kaybetmiştik. Hele
geçen sene MAA tarafından uydurulan play-off maçında aldığımız 1-2’lik
mağlubiyetteki oyunda sergilediğimiz ezici üstünlüğe rağmen! Bu yüzden stresi
fazla ama kalitesi az bir karşılaşma oldu, zaten bu maçlarda özellikle tribüne
gelenler kalite beklemiyor, tek hedef galibiyet! Bekir’in kendi kalesine attığı
gol derbide 22 yıl sonra FB’nin kendi kalesine attığı gol olarak kayıtlara
geçti, önceki isim Nezihi idi. Ayrıca Ultraslan’ın yaptığı koreografi ise yine
müthişti!
Muslera’ya fazla iş düşmedi, solak Hasan Ali Kaldırım’ın sağ
ile vurduğu “kör şut” filelere giderken ekstra hamle yapabilirdi ama olmadı.
Eboue geçen seneki 3-1’lik maçta rüştünü ispatlamıştı, bu
sene biraz geriden geliyor. Yine de bu maçta üzerine düşeni yaptı, ikili
mücadelelerde ayakta kaldı.
Semih belki de yılın en iyi maçını oynadı, neredeyse
hatasızdı. Bu formunu devam ettirirse İngilizce öğrenmeye başlasa iyi olur,
ileride lazım olabilir!
Dany kusursuza yakındı diyebiliriz. Sadece Riera’ya biraz
daha fazla yardıma gidebilirdi.
Riera CV’sini bundan sonra “sol bek” olarak değiştirebilir,
yediğimiz golde hatası olduğunu savunanları anlayamıyorum.
Hamit yine maçın başında direğe takıldı. Hala büyük takım
oyuncusu olduğunu ve takımda olması gereken karakterli oyunculardan biri
olduğunu düşünüyorum. Ligin 2.yarısında formunu yükseltecektir.
Selçuk bu maçta müthişti. Bu kadar çok koştuğunu inanın
hatırlamıyorum. Biraz daha ileriye oynayabilseydi fark artabilirdi. Attığı frikik golü "muhteşem" değildi ama Volkan "muhteşem" yedi!
Melo geçen seneden pasajlar sundu ama ikinci yarıda böyle
devam ederse vedalaşacağız gibi. Vurduğu kafa şutu gol olmalıydı, yazık oldu!
Amrabat biraz daha gole yönelik oyun ortaya koyabilirdi ve
unutulmaz bir gece yaşatabilirdi.
Umut bu maçta çok gözükmese de Yobo ve Bekir’i oldukça
rahatsız etti, pres yapmaya çalıştı ama anladığım kadarıyla gol vuruşlarında
daha diri kalabilmek adına gol bölgesinde kalmaya çalıştı. Bunun yerine biraz
daha orta sahaya gelebilseydi daha çok pozisyon yaratabilirdik. Fakat forvette
oynayanların sene sonunda kaç gol attığına bakıldığı için gayri ihtiyari ilerde
kalmasına kızamıyorsunuz.
Burak bence etkisizdi. Gerek Liverpool scout’larının izleme
dedikodusu gerekse Hakan Şükür’ün üst üste gol atma rekorunu kırmak üzere
olması kendisini biraz strese sokmuş gibiydi. Neredeyse pozisyon bulamadan maçı
tamamladı. Ama genel formunu böyle devam ettirirse daha çok rekorlar kırabilir.
Yekta rakibin orta sahasındaki değişikliklere ve üstünlüğüne
kelepçe vurabilmek amacıyla Umut’un yerine oyuna alındı. Başardığını
söyleyebiliriz, Meireless’i çalımıyla çıldırtarak kırmızı görmesine vesile
oldu.
Elmander ve Emre Çolak tamamen vakit geçirmek için oyuna
dahil oldular.
Fatih Terim ve ekibi iyi hazırlanmışlardı. Tecrübesi, hırsı
ve sevgisi Aykut Kocaman’a üstün geldi. Burada “sevgi” kelimesini bilerek
kullandım çünkü 2 teknik adam arasında bu konuda da önemli fark olduğunu
düşünüyorum. Birisi “meşhur” 3 Temmuz sürecine ithaf mecburiyetten takımın
başındayken diğeri karşılıklı sevginin olduğu kulüpte görev yapabiliyor.
Ünal Aysal’ın rakip başkana bir çok konuda fark attığını
yazmaya gerek yok sanırım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder