10 Mayıs 2011 Salı

Avrupada sezon sonu sakin geliyor

Avrupa liglerinde sona yaklaşıldıkça alışılmışın aksine heyecan dozu düşüyor. Milan ve Dortmund derken her ne kadar matematiksel olarak garanti denmese de Manchester United şampiyon gibi. Ligin kader maçı diyebileceğimiz mücadelede Chelsea'yi Old Trafford'ta 2-1 yenerek işi büyük ölçüde bitirdiler. Şampiyonluk için Chelsea'nin bu karşılaşmayı kesin kazanması gerekiyordu fakat kaybettiler ve şimdi mucizeden de daha fazlasına ihtiyaçları var. Bu iki formda ekip ve ezeli rakiplerin maçı beklenildiğinden daha sakin ve kalitesiz geçti. Gerçi Manchester United taraftarları için kalitesiz denemez çünkü takımları oyunu domine etti ve rahat ataklarla rakip kaleye giderek, Chelsea gibi sağlam defans anlayışına sahip bir takım karşısında birçok gol fırsatı yakaladılar. Aslında bu durumun en büyük sebebi erken gelen goldü. Park'ın arapasında Premier League'in en iyi transferi olarak gösterilen Brezilyalı David Luiz çok büyük bir hata yaparak topu kesemedi ve Chicharito'ya net bir fırsat vermiş oldu. Genç meksikalı bu pozisyonu iyi değerlendirdi ve henüz 40. saniye olmadan takımını öne geçirdi. Ancelotti oyuncusuna tepki gösterince de David Luiz kenara dönerek "ben hata yapmadım" şeklinde işaretler yapınca kenar yönetiminin sabrı taştı. David Luiz ikinci yarıya başlamadı ve yerini vatandaşı Alex'e bıraktı. Luiz, oyunda kaldığı sürede Hernandez ile sıkça karşı karşıya geldi ve ilk dakikadaki hatasından sonra son derece konsantrasyonsuz ve moralsiz göründü. Hernandez'in birebirde üstünlük sağladığını söyleyebiliriz. Bu ikilinin mücadelesi çok ilgi çekti.


Tabi malubiyeti tek oyuncuya mal etmek hata olur, zaten Manchester ekibi 23. dakikada kaptanları Vidic'in golü ile iyice rahatladı. Aslında sadece David Luiz değil tüm Chelsea takımı etkisizdi. Beraberliğin yetmediği ve erken gol yedikleri bir maçta, üstüne ikinci golde gelince iyice oyun disiplininden koptular. Chelsea gibi disiplinli bir takım dahi moralmen çöktü. Manchester United ise son derece moralli ve rahat şekilde ataklarına devam etti. Net fırsatlardan yaralanamadılar. Sanırım Rooney kariyerinde bu kadar fazla net pozisyonda isabetsiz şut kullandığı bir maç daha olmamıştır.
İkinci yarıda Lampard golü getirsede Chelsea'yi canlandırmaya yetmedi. Bazı pozisyonlarda istekli görünselerde Manchester defansı oyundan hiç düşmedi ve hatasız bir maç oynadılar. Yine gösterişten uzak takım oyunu ile kazandı United ve daha garantilemesede söyleyebiliriz ki yine Premier League'de şampiyon oldu.

Avrupa ligleri anlaşmışçasına şampiyonlarını zirvede yanlız bıraktı ve birkaç hafta öncesinden şampiyonluk yarışını bitirdiler. Bu tablonun en normal karşılandığı Fransa'da işler bu sene biraz farklı. Lider Marseille, Lyon'a kaybedince Lille sevindi. Ve bitime 4 hafta kala rakibinin 4 puan önünde lider olarak girdi. Aslında bu ligdede heyecan azalıyormuş gibi görünüyor fakat liderin 34 maçta 66 puanı (18 galibiyet, 12 beraberlik, 4 malubiyet) olduğu düşünülürse son 4 hafta her şeye gebe.


Ligimizde de zirvedeki ekipler aynı puandalar ve heyecanlı yarış sürüyor. Ama heyecan düşme bölgesinde kesinlikle bilinmeyen bir kelime. Çünkü düşecek takımlar zaten belli oldu. Aslında bu durum pek alışık olmadığımız birşey. Genelde en azından bir takımın kümede kalma mücadelesi son ana kadar sürerdi. Bu sene bir değişiklik yaşandı ve seneye Süper Ligde olmayacak 3 takım haftalar öncesinden belirlendi.

Artık gözlerimiz Süper Lig şampiyonluğuna olduğu kadar Avrupa Kupa Finallerine de çevrildi. Şampiyonlar Liginde hesaplar tek biçimde yapılıyor; "Manchester, Barcelona'yı nasıl yener?" Avrupa liginde ise akıllardaki soru biraz daha farklı; "Acaba Braga, Porto'yu yenebilir mi?" Galiba bu maçların konuşulması için günü yaklaşması ve yeni bir sayfa ayrılması daha iyi olacaktır.

Hiç yorum yok: