19 Mayıs 2011 Perşembe
Porto'dan bir zafer daha
Haftalar öncesinden namğalup olarak lig şampiyonluğunu ilan eden Porto, Uefa finalinde bir diğer Portekiz temsilcisi Braga'yı 1-0 mağlup etti ve kupayı 8 sene sonra ikinci kez kazanmayı başardı. Yıllar önce Bobby Robson'ın yardımcılığından sonra Porto'nun teknik direktörü olan genç bir adamı çok konuşmuştu Avrupa ve hatta dünya. Ama bu adam ister kazandığı başarılar, isterse spekülasyonları ile daha çok konuşulacaktı. Porto'ya domestik kupaların yanı sıra bir uefa kupası ve bir şampiyonlar ligi şampiyonluğu kazandırmıştı Jose Mourinho. Daha sonra çalıştırdığı Chelsea, Inter ve Real Madrid takımlarının başında iken gösterilen performans Porto'nun başarılarının şans olmadığının ispatı. Porto'nun dün elde ettiği zafer, 8 sene önce Mourinho'nun kazandığı zaferle ortak noktaları çok olan benzer hikayeler. Porto'nun şu anki teknik direktörü Andre Villas-Boas, Mourinho'nun yardımcılığını yapmış bir isim. Porto'da harika işler yapan Mourinho ekibinin gözü-kulağı olmuş. Rakiplerin antremanlarını farkettirmeden takip edip önemli not ve bilgiler taşımış. Yaşı genç olduğu için fazla şüphe çekmemiş olsa gerek. Porto'dan önce Villas-Boas'tan biraz bahsetmek lazım. Enteresan bir hikayesi var aslında. Bobby Robson Porto'yu çalıştırdığı dönemlerde birgün dairesinin kapısı çalınmış ve karşısında 17 yaşında sarışın bir delikanlı görmüş. Robson gencin konuştuğu pürüzsüz inglizceden etkilendiğini belirtmmişti. Portekizli olan Andre'nin ailesinde Büyükannesinden gelen ingiliz kanıda var ve iyi ingilizcesinin kaynağı buradan geliyor.Genç Robson'ı etkilemeyi başarmış ve yaşı tutmasda dahi torpille kendisine ingiliz patentli antrenörlük kurslarına göndertecek kadar kendine inandırmış. Daha sonra bu genç henüz 23 yaşında iken Orta Amerikada küçük bir ada ülkesi olan, Britanya idaresindeki Britany Virjin Adaları A milli takımını çalıştırmış. Dünya kupası elemeleri bitince ülkesine dönmüş ve Robson'ın yardımcılığından Porto'nun patronluğuna yükselmiş olan genç Mourinho'nun yardımcılığını yapmaya başlamış. O dönemlerde Mourinho'nun casusu olarak ün salmıştı. 2009'da Academica'nın başında geçen başarılı sezondan sonra bütün baskı ve eleştrilere rağmen Porto yönetimi teknik direktörlüğe kendisini seçti ve 33 yaşında iken henüz ilk sezonunda kulübe bir lig şampiyonluğu ve bir Uefa kupası kazandırdı. Portekiz kupasındada final oynayacaklar. Tıpkı Mourinho gibi Andre'de hiç profesyonel olarak futbol oynamamış. Aklıma burda ilke gelen şey geçen sezon Inter'in hocası olan Mourinho ile ilgili bir soru yöneltilen Sırp efsanesi Sinisa Mihajlovic cevap olarak "Ben hiç futbol oynamamış biri ile oturup futbol konuşmam" demişti. Mourinho ise cevaben "Yani jokey olmak için at olmak mı gerekiyor" demişti...
Braga'nın başındada genç denebilecek yaşta olan Domingos Pacienca var. 42 yaşındaki teknik adam Braga gibi sıradan bir takımı finale taşıyarak zaten büyük bir başarı elde etmişti. futbolculuk kariyerinde 10 sezon Portoda forma giymiş bir isim. Teknik direktörlüğe Porto'nun B takımında başlamış. Ve Braga'da tarihe geçmeyi başarmış. Liverpool ve Dinamo Kiev gibi takımları elemişti Braga ve yarı finalde kendi ülkesinin devi olan Benfica ile karşılaşmışlardı. "Bu sefer şansları yok" bu yorum Braga için yapılan belkide tek yorumdu. Ama müthiş gol ortalaması ile oynayan Benfica'yı durdurmayı başardılar ve iki maçta duran toplarda buldukları birer golle finale çıktılar. Portekiz futbolu için gerçekten çok müthiş bir sezon oldu. Zirvedeki ekip Porto rekorları alt üst ederek finali gelmişti ve rakipleri Portekiz'in vasat ekiplerinden, 300 bin nüfuslu bir kasaba takımıydı. Braga ve Domingos maça çok iyi hazırlanmışlar. Porto onlardan daha az hazır veya Villas-Boas, Domingos'tan daha az kurnaz değildi. Braga beklenildiği gibi kalabalık bir defans anlayışı ile oynadı. Porto ise ilk yarıda kontrolü elinden bırakmak niyetinde değildi ve defans bloğo neredeyse hiç ileri çıkmadı, hiç bozulmadı. Braga ilk 35 dakikada kazandığı her topu hızlı ve uzun paslarla ileri oynayarak Porto'nun yüklenmesine izin vermedi. İlk yarının son dakikalarında oyun kimliklerini değiştirdiler ve özlerine döndüler. Kısa, yerden ve bol paslarla rakip kaleye daha cesur gittiler. Ama ilk yarının bitimine 2 dakikadan az bir süre vardı ki, her zaman çok beğendiğim Kolombiyalı defansif orta saha oyuncusu Freddy Guarin sağdan hızlı taşıdığı topu bir anda geri çekti ve uykuya yatırdığı rakip defansın arkasına mükemmel bir orta yaptı. Vatandaşı Falcao zaten futbolu adeta sırf bu pozisyonlar için oynuyor. Hızlıca hareketlendi elastik bir kafa vuruşu ile topu ağlara gönderdi. İlk yarıda Braga defansında ortada oynayan oyuncularla kenarda oynuyan oyuncular arasında müthiş bir uyum ve yardımlaşma vardı. İlke kez bir pozisyonda kopukluk yaşadılar ve Falcao golü attı. Sonrasında zaten ilk yarı bitti ve ikinci yarıda Porto shayı adeta kilitledi. Kontrolü ellerinden bırakmadılar. Mossoro'nun kaçırdığı müthiş fırsat dışında ciddi pozisyon vermeden maçı bitridiler. Az adamla hızlı atak girişimleri oldu isede, Braga rakibinin bu özelliğini bildiği için defans güvenliğini bırakmadılar. Parantez içinde Braga defansının ve özelliklede Paulao'nun çok iyi oynadığını söylemeliyim. Sonuçta Porto istediğini yaptı ve gol yemeden maçı bitirdi. Kupayıda ikinci kez müzesine götürdü.
Falcao önümüzdeki transfer döneminin en hareketli isimlerinden biri olacak gibi. 17 golle Uefa kupası gol krallığı rekoru kıran Kolombiyalı müthiş bir golcü. Oyun zekası ile golü adeta seziyor ve ne zaman, nereye hareketlenmesi veya nasıl bir vuruş yapması gerektiğini iyi biliyor. Porto'nun her oyuncusu transfer gözdesi olur aslında. Ama Hulk ismi hep öne çıkıyor. Hız, teknik ve güç. Bu 3 özellik bir oyuncuda buluşunca Hulk gibi bir yıldız oluyor. Her ne kadar "satmayacağız" densede Önümüzdeki sezonda başka bir takımda oynaması kesin gibi. Çılgın transfer seven kulüpler Hulk'u Portekizde bırakmayacaktır.
Braga ise takım oyunu ile başarıya ulaştı aslında. Öne çıkan pek fazla isim yok. yaş ortalamalarıda oldukça yüksek. Yıldızları yaşları ilerlemiş oyuncular. Birçok oyuncu satacaklardır ama büyük bir transfer çıkmaz gibi görünüyor.
Braga'nın finale çıkması her futbol severin sempatisini kazamalrını sağladı ama ben hala Benfica finalde olsa daha keyifli bir final izlerdik diye düşünüyorum. Yinede Braga'nın başarısını ve finali hakkettiğini söylemek gerek. Portekiz ve Porto için altın bir sezon geride kalmak üzere. Braga için bu sezon adeta tarihte altın bir sayfa oldu. Ben her iki takımında başarılarının süreceğine inanıyorum. Zaten tüm otoriteler "acaba" ile başlayan soruları sormaya başladı. Acaba "Yeni Mourinho" diye nitelenen Andre Villas-Boas, eskisinin başarısını gösterip Uefa kupası ile geçen bir sezondan sonra Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunada uzanabilecek mi? Acaba Andre Porto'da kalacak mı? Acaba'lı sorular artabilir ama Porto'nun şampiyonlar ligi şampiyonu olması biraz zor çünkü 7 senekinden çok daha güçlü Real Madrid, Barcelona ve United var. Yapabileceğimiz tek şey beklemek ve Porto'nun ne derece başarılı olacağını izlemek. Başırılı olacağı kesin ama ne derece?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder